4 Ekim 2010 Pazartesi

Bursa Suları ve Su Vakıfları

Bol sularıyla meşhur olan Bursa'da eğitim, din, imar, belediye ve benzeri hizmet ve faaliyetlerin pek çoğu vakıflar aracılığıyla yürütülmüştür. Bursa halkının kurduğu vakıflar arasında su hizmetlerine yönelik olanlar da dikkat çekmektedir. Pek çok insan değişik kaynaklardan mahallelere getirilen suların ve bunlara bağlı olarak inşa edilen çeşmelerin tamir ve onarımları için herhangi dünyevî bir menfaat beklemeden mülklerini veya paralarını vakfetmişlerdir. Böylece yaşadıkları sürece olduğu gibi vefatlarından sonra da su hizmetlerinin aksamaması için gerekli ortamı oluşturmuşlardır. Bu çalışmada Bursa Şer'iyye Sicilleri arasında yer alan bazı belgeler ışığında Bursa'daki su vakıfları incelenmeye çalışılacaktır.

In the Ottoman period, among many others, educational, religious and municipal services were given by/through waqfs. In Bursa where water is abundant, among others, waqfs for water stand out. Many people donated their money or houses without expecting any worldly profit in order to repair the water canals or fountains brought from various water sources. So that, they made sure that even after their death, these services would not be disrupted. This article aims to study waqfs for water in Bursa in the light of some records of Bursa Sharia Records.

I- Bursa Suları
Uludağ'ın eteklerinde yer alan Bursa, birçok özelliğinin yanında sıcak (kaplıca) ve soğuk sularıyla da meşhur olmuş bir şehirdir. Pek çok hastalığa şifa olan şehrin kaplıca suları günümüzde olduğu gibi Osmanlı ve öncesi asırlarda da yöre halkı ve dışarıdan gelen ziyaretçilere hizmet vermiştir. Bursa'nın Uludağ'dan beslenen soğuk suları ise şehrin su ile anılmasına neden olacak kadar boldur. Bu makalede Bursa'nın soğuk suları ve su hizmetlerinin yürütülmesi için tesis edilen su vakıfları incelenmeye çalışılacaktır.
Bursa'nın ilk su tesisleri M.Ö. 200 yıllarında bu bölgede kurulan Bithinya krallığı zamanında inşa edilmiştir. M.Ö. 2002 tarihinde Kuzey Afrika'da Zama savaşlarında Roma ordularına yenilen Kartaca Kumandanı Annibal, Bithynia Krallığı'na sığınmıştı. Bithynia Kralı Prusias I, şehirde yaptırdığı değişik imar faaliyetleri hususunda Annibal'dan faydalanmıştır. Bursa'nın kuruluş planını hazırlayan Annibal, Pınarbaşı suyunu da şehre getiren şahıstır.
Bursa, Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra her alanda büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmelerden şehrin suyolları ve tesisleri de nasibini almıştır. Bursa'da ikamet eden hemen her padişah şehrin hisar dışında genişlemesine paralel olarak Ulu¬dağ'dan beslenen suları yeni kurulan mahallelere ve su tesislerine ulaştırmak amacıyla suyolları inşa etmişler ve değişik yerlere çeşme¬ler yaptırmışlardır. Mesela I. Murat zamanında Çekirge ve civarında inşa edilen külliye ve etrafında oluşan mahalle için Pınarbaşı'nın üst kısmında bulunan Akpınar suyu getirilerek evler ve çeşmelerde akı¬tılmıştır. Aynı padişah "Nal Delikli" adlı suyu da şehre getirmiştir.
Yıldırım Bayezid, Şeyh Murat Yaylası'nın Batısında çıkan soğuk suyu su kemerleri ve köprüler vasıtasıyla Uludağ'ın Kuzey yamaç¬larında yer alan, vaktiyle kestane ağaçlarıyla kaplı olan ve günü¬müzde Akçağlayan Mahallesi olarak bilinen mevkiye, oradan da şehrin doğusunda inşa ettirdiği cami, medrese, imaret ve hamamdan oluşan külliyesine ve darüşşifasına getirtmişti. Ayrıca bu dönemde Gökdere de daha doğuya kaydırarak bu günkü mecrası oluşturul¬muştu. Benzer çalışmalar hemen her padişah zamanında yapıl¬mıştır.
Bursa'daki suların çokluğu tarih boyunca yerli yabancı herkesin dikkatini çekmiştir. Öyle ki su sıkıntılarını çözen şehirler bu halleriyle Bursa'ya benzetiliyorlardı. Meselâ Kanuni Sultan Süleyman'ın talebiyle Mimar Sinan'ın İstanbul'a getirdiği sular şehrin su sıkıntısını gidermişti. Kırk çeşme suları olarak bilinen bu sular için şairler şiirler yazmış, tarih düşmüşlerdir. Bunlardan birisi olan Hatifi, şiirinde şehre gelen sularla İstanbul'un Bursa'ya benzediğine vurgu yaparak Bursa'nın suyu bol bir şehir olduğuna işaret etmiştir:
Şi denli gark-ı âb oldu Stanbul
Serabken sîr-i âb oldu Stanbul
Stanbul oldu gûyâ şehr-i Bursa Var idi her kişide mihr-i Bursa

Bursa hakkında bilgi veren müellifler eserlerinde şehirdeki sulardan bahsetmeden edememişlerdir. XVI. yüzyıl ulemasından Lamiî Çelebi, "Şehrengîz-i Bursa" adlı eserinde "Akar her kuşeden bin çeşme rahşân - Biri ol çeşmenün mihr-i dırahşân" sözleriyle şehirde güneş gibi parlayan bin çeşmeden su aktığını ifade etmiştir.
XVII. asır seyyahlarından Evliya Çelebi'nin "Seyehatname" adlı eserinde Bursa sularıyla ilgili söyledikleri ise hemen herkesçe malumdur. Bursa'da suların çokluğuna sık sık vurgu yapan Evliya çelebi şehirdeki çeşmelerden bahsederken "gerçi bu şehir çeşmeye muhtaç değildir ama, gelip geçenler için hayır sahipleri iki bin altmış çeşme yaptırmışlardır" demektedir. Aynı şekilde Bursa'da altı yüzselsebil olduğunu ifade eden müellif, aslında şehrin selsebilhaneye de ihtiyacı olmadığını ancak Osmanlı Devleti'nin büyüklüğünün eseri olarak eski sultanlar ve şehrin ayanlarının selsebilhaneler yaptır¬dıklarını, bunlar aracılığıyla yazın susayanlara Uludağ'ın billura benzeyen buz gibi âb-ı hayâtını sunduklarını belirtmektedir. Evliya Çelebi'nin "velhasıl Bursa sudan ibarettir" cümlesi suyun bolluğu¬nun veciz bir ifadesi olarak tarihe geçmiştir.
Bursa sularıyla ilgili ayrıntılı bilgi veren bir başka müellif de XVIII. yüzyılda yaşamış olan Ahmed Hasib Efendidir. Manzum olarak hazırladığı ve Miyâhiye adını verdiği şiirinde Hasib Efendi, Bursa'daki her bir suyu bir beyitte ele almış ve bu beyitlerde suların özellik¬lerinden ve hangi hastalıklara iyi geldiğinden bahsetmiştir. Hasib Efendi'nin Miyahiyesi'nde sularla ilgili beyitlerden bazıları şöyledir:
Şehr-i Bursa'da olan suları ta'dâd ideyim
Vâdi' vü nehr ü havîzât u uyûn-i şettâ

Suların başı "Pınarbaşı" suyudur elhak Anı tercih ider cümle miyâha hukemâ

"Müftî" suyun olur olmaz suya tercih idemem Hele şer'îce sudur iç ve aleyhi'l-fetvâ

Âb-ı "Devlengeç"i ısrar ile tercih iderim Seratân illetine olsa n'ola ayn-ı şifa

"Zeyniler" suyun içüb kalbini tezyîn eyle Atşadan eyleme tekdîr derûnun kat'â

Suların pâdişehi olsa n'ola "Akçağlan" Hükmî cârîdir ânın her yerde zîr u bâlâ
XIX asır ulemasından Gazzîzâde Abdüllatif Efendi de Hülasatü'l-Vefeyât adlı eserinde Bursa sularına yer vermiştir. Bu eserde adı geçe sular Hasib Efendi'nin bahsettiği sularla hemen hemen aynıdır.
Bursa sularıyla ilgili değerlendirmeler yirminci yüzyılda da devam etmiştir. Kamil Kepecioğlu Bursa Kütüğü , İhsan Uzer Bursa Suları, Arif Selçuk Özer Pınarbaşından Doğancıya Bursa'nın İçme Suyu Tarihi ve Suphi Subul Bursa İçme Suları adlı eserlerinde şehrin suları ve hamamları hakkında malumat vermektedirler. Bu tür eserleri çoğalmak mümkündür.
Bursa sularının bolluğu değişik vesilelerle şehirde bulunmuş yabancı seyyahların da daima dikkatini çekmiştir. Söz konusu seyyahlar da eserlerinde şehrin sularına yer vermişlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır:
XVII. asır seyyahlarından olan Jean Thevenot Bursa suları hakkında "Bu şehir Uludağ'dan sadece on mil kadar uzaklıktadır. Yeri son derece elverişlidir. Burada su o kadar boldur ki, şehirde oturanlar evlerine, hanlarına su getirebilirler, suyu nakletmek için kolaylıkla bacak kalınlığında borular yaparlar. Böylece su bütün pisliklerden korunur. Abdest almak için kapla su taşımak zorunda kalmazlar, zira şehirde pek çok çeşme vardır" demektedir. Thevenot bu ifadelerdensonra Bursa'da ki kaplıca sularıyla ilgili de epey malumat vermektedir.
Aynı yüzyıl seyyahlarından George Wheler ise "...Hiçbir yerde bunca çok çeşme ve daha büyük su kaynakları görmedim..." ifadesiyle Bursa suları konusundaki hayretini ortaya koymuştur.
XVIII. yüzyıl seyyahlarından Carsten Niebuhr "... Bursada su öylesine boldur ki bütün camilerde, kervansaraylarda ve evlerde akarsu bulunur" sözleriyle durumu izah ederken çağdaşı olan Charles Texier ise "Küçük Asya" adlı eserinde şu bilgilere yer vermiştir: "Bursa'nın, kente yeni gelen bir kişi üzerinde en çok etki eden özelliği, son derece bol ve çeşit çeşit sularıdır. Soğuk sular, ılık sular, Olimpos'un buzlu ve kaplıcaların kaynar suları her tarafa akar gider. Bizanslılar, ardılları olan Müslümanlar gibi bu suları, ülkenin gereksinimini göz önüne alarak en iyi şekilde kullandılar. Dışarıda çeşmeleri olduğu halde her evin kendi gereksinimi için akarsulu bir de havuzu vardı."220
Seyyahların eserlerinde de ifade edildiği üzere mahallelerdeki çeşmelerden başka
Bursa Suları ve Su Vakıfları-Waters of Bursa and Waqfs (Foundation) for Water in Bursa-1-2-jpg

Bursa'da evlerin büyük çoğunluğunun kendi kullanımlarına ait özel suları vardı. Bu sular her bir evden çıkan pınar değil Uludağ'dan gelen suların evler arasında taksim edilmesiyle oluşturulmuştu. Bursa'nın Uludağ'ın eteklerinde eğimli bir alanda yer alması, evlerin dağdan gelen su kaynaklarından istifade etmesini kolaylaştırmıştır. Evliya Çelebi de eserinde şehirde yirmi üç bin evde akarsu olduğuna dikkat çekmiş, bunun nedenini de "Bursa şehri, Cebel-i Ruhbanın eteklerine düşmekle cümle evler biri birinden büyük bulunmakla haneden haneye su cereyan etmek mümkündür" sözleriyle açıklamıştır.
Dağdan getirilen sular evden eve aktarılarak hemen herkesin istifade edeceği şekilde dağıtılmıştır. Evlerin bahçelerinde su hazneleri bulunmaktaydı. Dağdan gelen su yukarıda yer alan evin haznesini doldurduktan sonra haznenin üst kısmında yapılan bir giderle künkler aracılığıyla bir sonraki eve yönlendirilmekte böylece su evden eve dolaşarak bütün mahalleye ulaştırılmaktaydı. Bu uygulamada suyun kirletilmemesi ve bir sonraki komşuya temiz suyun aktarılması zorunluydu. Bahçesinden su geçen hane sahipleri bulaşık ve çamaşır yıkama gibi ihtiyaçlarını akan suyun üzerinde değil, oradan alınan suyla başka bir yerde yapabilirlerdi. Şer'iyye Sicilleri içerisinde yer alan mülk satış kayıtlarında da evlerin bahçesinde olan akarsu kuyularına işaret edilmiştir. Çok sayıda belgede satışa konu olan ev tarif edilirken bahçesinde bir "hâbiye-i mâ-i cârî" (akarsu kuyusu) olduğu belirtilmiştir.

Ali İhsan Karataş
Dr., U.Ü., İlahiyat Fakültesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder